KARIŞIK MALZEME TEKNİĞİ İLE TUVAL PANOLAR

Dekupaj aşkıyla dolu dolu geçen dört senenin sonunda , karışık malzeme tekniğini keşfettim. Gerçi, mesela kutuları sadece boyayıp, kağıt yapıştırmıyoruz; kenarına kurdele, içine kumaş, üstüne de dantel doladık mı, o da mixed media, pardon karışık malzeme tekniği oluyor ama, olsun; ben yine de neler yapabileceğimi yeni keşfettim, diyelim.
Karışık malzeme tekniğinin en güzel tarafı kuralsız olması. Evet, bir kaç kural var gibi görünüyor ama, onlara da uymak zorunda değilsiniz. Tek uyduğum kural, aslında bir resim yapıyor olduğumu unutmamak. Öyle olunca, kompozisyonda, renklerde bir uyum sağlanıyor. Göze hoş geliyor. Zaten maksat da bu.

Bir de istediğin malzemeyi kullanabilmek, yaratıcılığı çok etkiliyor. Serbest kalıyorum. Şu köşeye ne yerleştirsem, altına ne koysam,üstüne ne bağlasam; hangi rengi hangi renkle kullansam...  Tek tek malzemeleri yerleştirip, "bitti" dediğin anda sanki boyanmış bir resmi görmek gerçekten çok zevkli.

Bir arkadaşımızın, başarılı bir dansçı olarak yetiştirmekte olduğu kızının fotoğraflarını pano haline getirmek istedim. Ortaya iki ayrı çalışma çıktı. Umarım beğenirsiniz.






Evet, kurutulmuş portakal dilimleri bile kullandım. Karışık malzeme tekniği bence bu işte !

Fotoğrafları parlamadan görebilmenizi çok isterdim. Fotoğraf makinesi ile çok iyi anlaşamıyoruz. Lütfen bağışlayın beceriksizliğimi.

Diğer pano ise mor tonlarında. Sanki bunu biraz daha fazla sevdim gibi. Siz ne dersiniz?







Beğendiğinizi umarım.Yorumlarınız benim için gerçekten kıymetli. 
Sevgi ve saygılarımla.


YENİDEN YENİ YIL

Bu blogdaki ilk yayınımın bundan tam tamına iki sene önceye denk gelmesi tesadüf mü, yoksa bir mesaj mı çıkarmalıyım bu durumdan? Bütün bir sene yazacaklarımı biriktirip, aklımda oluşturup, sonra üşenip, sonra üşendiğime pişman olup, "haydi bari sene bitmeden yapayım şu işi" demelerimin somut bir yansıması mı?

Son dört beş yıldır, yeni yıl yaklaşırken bir kaç dilek notu yazıyorum "evrene". Sonra çekmeceye koyup unutuyorum. Tabii ki,ailemin iyiliği, dirliği ile beraber kendim için aklımın başımda kalmasını, elimin ayağımın tutmasını, gözümün görmesini, hayat enerjimin bulamayacağım yerlere kaçmamasını diledim. Bir ay sonra da sol göğsümde bir tümör beslediğimi öğrendim. Sol göğsüm alındı ve 5 ay kemoterapi gördüm. Bu artık çağımızın hastalığı; çok daha kötü durumda olan insanlar olduğu için, ağlayıp sızlanmak yerine, kabullendim. Belki de ciddiye almamaya uğraştım demeliyim. Tek memeyle yaşayabilirdim; sonuçta kesilip atılamayacak bir yerimde olmasından iyidir. Gözüm hala görebilir, elim hala tutabilir vaziyette. Ayaklarımın üstündeyim ve bunun için şükrediyorum. Daha ileri bir aşamada ortaya çıkabilirdi. Saçlarım döküldüğünde bir gün bile aynaya bakmadım. Lavaboya eğik şekilde yüzümü yıkadım, dişlerimi fırçaladım. Bonemi el yordamı ile bağladım. Tek arzum tekrarlamaması veya bedenimin başka bir yerinde ortaya çıkmaması...

Neyse, sonuç olarak bir Aralık ayının daha sonundayız ve ben yine notlarımı yazıp çekmeceye koyacağım. Sanırım bol parayla ilgili olan dileklerimin pek çoğu gerçekleşmeyecek; ama yine de şükredecek bir şeyler bulma umudundayım. Aklım yerinde kalsın; elim ayağım tutsun, hayat enerjimi koruyabileyim; ailemin düzeni, huzuru, sağlığı, ağız tadı yerinde olsun.

Ve yine her yılbaşı yaklaştığında olduğu gibi, ışıklar, süsler, çam ağaçları, kardan adamlar, kırmızılar, yeşiller aklımı başımdan alıyor. Evin her tarafına süsler koymak istiyorum; bu beni çok eğlendiriyor. Çocuklar gibi heyecanlanıyorum, hevesleniyorum. Bir kapı çelengi yaptım ben de.


 Cevizler, tarçın çubukları kullandım; boncuklar, kumaş ve keçe parçaları ile birlikte. Bir de epeydir kullanmaya kıyamadığım küçük elmalarım, mandalinalarım vardı.








Her birini tek tek yapıştırmak çok zevkliydi; sonunda ortaya güzel bir resim ortaya çıktığını görmek de öyle. Bereket çelengi dedim ona.

Tüm dünyadaki insanlara eşit dağılan bolluk, bereket, barış, huzur, neşe ve sevgi gelsin.